AHŞAP: (haşeb’’ ağaç kütüğü, odun’un çoğul şekli ahşab) [Kelimenin Arapça’daki çoğulu huşub’dur; ahşâpTürkçe’de türetilmiştir.] 1.Kereste, tahta, ağaç: Bu vatandaş biraz ahşapla biraz kerpiçten / Yapabilmiş bu güzellikleri birkaç hiçten (Yahya Kemal). Lisaniyet ilminin ‘’calque’’ dediği taklit yolu ile de Türkçemiz kelimeler uydurdu. Haşeb’denahşab’ı, meflük’tenfelâket’isalâh’tansalâhiyet’i biz icat ettik (Nejat Muallimoğlu) 2. Tahtadan, ağaçtan yapılmış [Bilhassa inşaat için kullanılır]: ‘’Ahşap binâ.‘’ ‘’Ahşap köprü.‘’ Huzur içinde yaşanmış o ahşap evlerde (Orhan S. Orhon). Türk mimârı ahşap yapıda plan zenginliği, konfor, ihtişam ve dış zerâfet ve güzelliği ile dehâ eseri Bedialar vermiştir. (Reşat E. Koçu). [1]

Tarihi Gelişim

Kelimenin aslı, Arapça haşebin(ağaç, kereste) çoğulu olan ahşapdır ve ‘‘herhangi bir imalatta kullanılmak üzere ağaçtan kesilmiş ve yakılmamak üzere ağaçtan kesilmiş yapı malzemesi, kereste’’ anlamına gelir. Ağacın günlük hayatta kullanılmaya başlaması mimarlık,sanat tarihi ve el sanatlarında ahşap işçiliğinin doğmasına yol açmıştır. [2]

Ahşabın yapı malzemesi olarak kullanılmaya başlaması tarihi, beton ve çeliğe oranla çok daha eskidir. Tarihi, kendilerini vahşi hayvanlardan korumak isteyen ilkel insanların ağaçlarla tırmanmasıyla başlar. İlk çağ insanın barınma gereksinimlerini karşılamak amacıyla kullandığı doğal bir yapı malzemesi olmuştur. Ağaç kavuklarında başlayan barınma macerası daha sonra saz, kamış gibi malzemelerle destek bulmuş, en sonunda da ahşap yığma ve karkas sistemine geçilmiştir. Ahşap, zaman içinde kullanım biçimleri ve tekniğinde ciddi boyutlarda değişim göstermemesiyle de ilginç bir malzeme olarak diğerlerinden ayrılır. [3]

Selçuklular da ahşapla çok yakından ilgilenmişlerdir, mimaride yapı malzemesi olarak kullandıkları gibi, ahşaptan minber, kürsü, rahle, Kur’an mahfazası, çekmece, sanduka ve sanduka sanat değeri yüksek başka eserler meydana getirmişlerdir. Selçuklular ahşap çalışmalarında daha çok oyma(kabartma), şebekeli oyma ve boyama tekniklerini uygulanmışlardır. Geniş ölçüde kullanılan oyma tekniğinde motifler, ağaç yüzeyi kalemle oyularak kabartma halinde meydana çıkarılmıştır. Selçuklular’ın ahşap işçiliği, Beylikler devrinde de aynı üslûp, teknik ve işçilikle devam etmiştir.Selçuklular’ın ahşap işçiliğini bir sanat olarak benimsemesi, yapıların mimari elemanlarla bezenmesinden doğmuştur. Osmanlılar da bunu en yüksek noktaya ulaştırmışlardır. Anadolu ahşap sanatında tercihen kullanılan ağaçlar ceviz, şimşir, ıhlamur, meşe, elma, armut ve sedir gibi yerli ağaçlarla gül ve abanoz gibi dışarıdan getirilen tropikal ağaçlardır. Osmanlılar kendinden önce bilinen tekniklere yenilik getirmemiş, daha çok değişik üslûplarda göze hoş gelen kompozisyonlar ortaya koymuşlardır. [4]

Osmanlı zamanında “Neccar” ismiyle tanımlanan ahşap sanatkârları, Osmanlı İslam kültürünün saraylarda ve sosyal hayatta dışavurumunda büyük bir rol üstlenmiştir. Tasvir çeşitliliği ile birlikte özellikle geometrik, yazı (hat), bitkisel ve az miktarda figürler dikkat çekicidir.

Ahşap sanatı, üzerine çizilen desenlerin özel kesici aletlerle, kesme ve oyma teknikleri kullanılarak şekillenir. “Naht” tekniği Osmanlı ahşap sanatı içerisinde en sık kullanılan ahşap oyma tekniğidir.

Ahşap oyma sanatının alçak kabartma, yüksek kabartma, derin oyma, eğri (mâil) kesim, şebekeli oyma, kafes oyma, dekupe gibi türleri vardır. Ahşabın üzerine çizilen desenlerin açılan yuvalarına, desenlere uygun kesilen sedef, fildişi, kemik, bağa (kaplumbağa kabuğu), abanoz veya altın-gümüş teller gömülmesi veya yapıştırılması işlemine “kakma” ya da “tarsi” denir. Kakma işleminde tek çeşit ahşap dışında farklı ahşap çeşitleri kullanılmıştır. Camilerin konsol, kiriş ve sütunları ile birlikte sosyal hayatta evlerin tavan göbeklerinde ahşap üzerine boyamalara sıksıkla rastlanır.  Bitkisel motiflerin çoğunlukla görüldüğü bu ahşap oymalarda sarı, mavi ve kırmızı gibi renkler kullanılmıştır. Günümüzde de sıklıkla gördüğümüz ve özellikle hediyelik eşyalarda kullanılan ahşap yakma tekniği yine günümüze benzer yöntemler yani ahşap yüzeyinin yakılması ya da ısıtılmış demirle yapıldığı eski yapılarda kendini göstermektedir.

Geometrik şekillerde kesilen ahşap parçaların birbirleri ile birleştirilmeleri sonucu ortaya çıkan ve en erken örneklerine 12. yüzyılda Mısır, Halep ve Anadolu’da gördüğümüz "Kündekârî" tekniği, çivi ve tutkal kullanılmadan uygulanır. Çokgen, baklava ve yıldız formlarında ahşap parçalarının uygulandığı bu teknikte arabesk rölyefli ahşap parçalarla bunları birbirine bağlayan oluklu ahşap kirişler iç içe geçerek uygulanır. Geçme yöntemiyle uygulanan parçalarda ilerleyen zamanlarda kuruma ve ufalanmadan kaynaklı ayrılmalara rastlanmaz.   

 

Kaynakça:
[1] Misalli Büyük Türkçe Sözlük, 24
[2] İslam ansiklopedisi, C2,syf 182
[3] FERGUSON, I. et al. 1996, EnvironmentalProperties of Timber.
[4] İslam ansiklopedisi,C2,syf 182